11. Hukuk Dairesi 2019/2316 E. , 2019/5023 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
Taraflar arasında görülen davada İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 23/03/2017 tarih ve 2014/1477 E- 2017/205 K. sayılı kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi"nce verilen 28/09/2017 tarih ve 2017/354 E- 2017/499 K. sayılı kararın Yargıtay"ca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, bazı noksanlıkların ikmali için mahalline gönderilen dosyanın eksikliklerin giderilmesinden sonra gönderildiği anlaşılmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkilinin, davalı şirketin genel müdürü olduğunu, 13.05.2014 tarihinde Soma"da yaşanan maden faciasından sonra devam eden soruşturmada 19.05.2014 tarihinde şüpheli sıfatıyla ifade verdiğinde, davalı şirket yönetim kurulu başkanının kendisini şirketin yönetim kurulu üyesi olarak gösteren 24.12.2013 tarihli yönetim kurulu kararını savcılık dosyasına ibraz ettiğini öğrenmesi üzerine yaptığı incelemede imzanın kendisine ait olmadığını gördüğünü ve imzanın kendisine ait olmadığına dair ifadesi üzerine savcılık tarafından belgede sahtecilik ile ilgili olarak dosyanın tefrik edilerek tahkikatın devam ettirildiğini, gerçek dışı bu evrak nedeni ile de müvekkilinin tutuklandığını, yapılan kriminal inceleme sonucunda anılan raporda yönetim kurulu kararındaki imzanın müvekkiline ait olmadığının anlaşıldığını ileri sürerek, Soma Kömür İşletmeleri A.Ş."nin 24.12.2013 tarih ve 13/2013 sayılı kararının yönetim kurulu kararının geçersizliğinin (butlanının) tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, dava konusu yönetim kurulu kararının butlanının tespitini talep etmenin hakkın kötüye kullanılması olduğunu, gerek 24.12.2013 tarihli olağan genel kurul toplantı tutanağı, gerek davacı tarafından İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü"ne yönetim kurulu başkan yardımcılığı görevini kabul ettiğine ilişkin 24.12.2013 tarihli yazısı uyarınca davacının yönetim kurulu üyesi olarak seçildiğini bilmesi ve bilecek durumda olması nedeniyle, dava konusu kararlardan bir yıl sonra açılan işbu davanın sırf sorumluluktan kaçmak ve kurtulmak için kötü niyetle açıldığını, hakkın kötüye kullanılması bağlamında dürüstlük kuralına da aykırı olduğunu, yönetim kurulu kararının ve kabul beyanının Soma"da bulunan davacıya imzalaması için gönderildiğini ve imzalanmış şekilde şirket merkezine geri gönderildiğini, şirket genel müdürünün genel kurul kararından haberdar olmadığı iddiasının hayatın olağan akışına aykırı olduğu, ayrıca TTK"nın 391. madde gereğince butlanı gerektirecek herhangi bir sebebin somut olayda bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, tüm dosya kapsamına, ... imzaları yönünden alınan raporlara göre, ceza mahkemesi yargılamasında da sabit olduğu üzere davacı ..."nun 24.12.2013 tarihi itibariyle yönetim kuruluna hiç katılmadığı, böyle bir kararın alınmasından da haberdar olmadığı, yönetim kurulu kararında ... adına atfen atılan imzaların bu şahsa ait olmadığı, taklit edilerek atıldığı, yönetim kurulu kararının Ticaret Sicil Müdürlüğüne bildirimine dair aynı tarihli iki adet yazı altındaki imzanın dahi davacı ..."ya ait olmadığı, somut olayda TTK"nın 391. maddesinde tahdidi olarak sayılan batıl olma koşullarının da ötesinde, yönetim kurulu kararı altındaki imzanın sahte olması sebebiyle yönetim kurulu kararının başlangıçtan beri hiç doğmadığı ve batıl olduğu anlaşılmakla, davanın kabulü ile 24.12.2013 tarihli yönetim kurulu kararının batıl olduğunun tespitine karar verilmiştir.
Karara karşı davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince, dava konusu yönetim kurulu kararı altındaki imzanın davacıya ait olmadığının anlaşılması karşısında davanın kabulüne dair verilen ilk derece mahkemesi karar ve gerekçesinde yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden davalı vekilinin istinaf esastan reddine karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına ve İlk Derece Mahkemesi ile Bölge Adliye Mahkemesi kararlarında, sadece yönetim kurulu kararındaki davacı imzasının, davacının eli mahsulü olmadığı gerekçesi, TTK"nın 390/1. maddesine göre davanın kabulü yönünde karar verilmesi için yeterli değil ise de, TTK"nın 390. maddesinin 4. fıkrasına göre davacının imzasının sahte olması ve davacıya öneri yapıldığının kanıtlanamamış olması yanında, davacının toplantıya katılmadığına ilişkin davalı ikrarı da gözetildiğinde yönetim kurulu kararının geçersiz olduğunun sabit görülmesine ve emsal olarak gösterilen Dairemiz kararının anonim şirket genel kurul kararı ile ilgili olup yönetim kurulu kararının yokluğuna ilişkin işbu davada emsal teşkil etmeyecek olmasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK"nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz isteminin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK"nın 370/1. maddesi uyarınca ONANMASINA, aşağıda yazılı bakiye 13,00 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davalıdan alınmasına, 02/07/2019 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.