Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2014/357
Karar No: 2016/506
Karar Tarihi: 13.04.2016

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2014/357 Esas 2016/506 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2014/357 E.  ,  2016/506 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

    Taraflar arasındaki “önalım” davasının yapılan yargılaması sonucunda; Antalya 4.Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 12.04.2013 gün ve 2013/57 E.,2013/261 K. sayılı kararın davalılar vekilince temyiz edilmesi üzerine temyiz dilekçesinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki tüm kağıtlar okundu ve gereği düşünüldü:

    HUKUK GENEL KURULU KARARI

    Dava, önalım hakkına dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
    Davacı vekili, Hollanda’da ikamet eden davacının paydaşı olduğu 7463 ada 13 nolu parsel sayılı taşınmazdaki diğer payın davalılardan ... tarafından 28.02.2005 tarihinde 13.000.- TL bedelle satın alınarak, 29.09.2005 tarihinde de diğer davalı eşine önalım hakkının kullanılmasını engellemek için bağışlandığını Türkiye’ye dönüşünde bir işlem için tapu sicil müdürlüğüne gittiğinde öğrendiğini ileri sürerek, şufa hakkını kullanımı nedeniyle bağış işleminin iptaliyle 13 nolu parseldeki davalı adına olan tapu kaydının iptaliyle davacı adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
    Davalılar vekili, önalım hakkının payın üçüncü kişiye satılması halinde kullanılabileceğini, tapuda davalı ...’a yapılan temlikin ise bağış olması nedeniyle davacının önalım hakkının bulunmadığını, diğer yandan üzerinde pay olmayan davalı ...’a dava açılamayacağını, ayrıca payın dava tarihindeki değerinin tespitini istediklerini belirterek davanın reddini savunmuştur.
    Yerel mahkemece ilk olarak; davanın kabulü ile davalı ... adına kayıtlı 528/972 payın 13.450.- YTL şufa bedeli karşılığı davacı adına tesciline karar verilmiş, davalılar vekilinin temyizi üzerine karar Özel Dairece; davalı ... yönünden önalım hakkının sadece payın üçüncü kişiye satılması halinde kullanılabileceği, dava konusu edilen payın davalı ...’a bağışlanmış olduğundan önalım hakkının kullanılamayacağı ve davalı ... yönünden de, tapuda adına pay kaydı bulunmadığından davanın reddi gerektiği gerekçesi ile bozulmuştur.
    Yerel Mahkemenin direnme kararına karşı, davacı vekilinin karar düzeltme istemi üzerine Hukuk Genel Kurulunca; davacının iddiası gözetildiğinde, bozma ilamında işaret edilen; davacının, son temlikin muvazaalı olup, gerçekte payın satıldığını ileri sürerek önalım davası açtığı yönündeki belirlemenin somut olaya uygun düşmediği; davacının, bağış şeklinde yapılan son temlikin aslında satış olduğu yönünde bir iddiasının da bulunmadığı, öte yandan, yapılan ilk satış işleminde alıcı konumunda bulunan Mehmet ve onun tarafından yapılan bağış sonucu temlik alıcısı Şefika’nın davada davalı olarak yer aldığı, taraflar arasındaki son bağış işleminin muvazaalı olduğu iddiası mevcut olduğundan, muvazaalı işlemin tarafı olan her iki davalının da görülmekte olan davada davalı olarak yer almasında taraf sıfatı yönünden bir sorun bulunmadığı, mahkemece yerinde yapılan keşif sonrasında düzenlenen 02.10.2007 tarihli bilirkişi raporunda temlik tarihi itibariyle payın değerinin 382.528.96 YTL, dava tarihi itibariyle ise 421.509.44 YTL olduğunun belirtildiği, dinlenen tanıkların da yeminli beyanlarında; şufalı payın gerçek alıcısının aslında Hakan Tokgöz olduğu halde muvazaalı olarak davalı ... üzerine satın alındığını ve onun da eşi olan diğer davalı ...’a bağışladığını, tüm bu işlemlerdeki gerçek amacın satış ya da bağış olmayıp, şufa hakkının kullanılmasının engellenmesi olduğu, Hakan’ın davalı ...’in de bulunduğu bir ortamda tanıklar huzurunda “biz burayı başkası üzerine aldık, o da eşine hibe etti, ne yaparsanız yapın, bir şey yapamazsınız, hak iddia edemezsiniz” şeklinde beyanda bulunduğunu ifade ettikleri, hal böyle olunca; davalı ...’in dava konusu taşınmazın 528/972 payını 28.02.2005 tarihinde 13.000 TL’ye satın aldığı halde, 4721 sayılı Türk Medeni Kanun’un 733. maddesi uyarınca davacı paydaşa pay satın aldığını noter kanalı ile bildirmeyerek üzerine düşen yükümlülüğü yerine getirmediği ve bu payı satın aldıktan kısa bir süre sonra da 29.09.2005 tarihinde eşine bağış göstererek, şufa hakkının kullanımını engellemek için temlik ettiğinin anlaşıldığı, davalı ...’nın, eşinin diğer paydaşa noter bildirimi yapmadığını ve eşinin kötüniyetli olduğunu bilebilecek bir konumda bulunduğunun sabit olduğu, gerek davalı ...’in, gerekse eşi Şefika’nın tarafı bulundukları bağış işleminde kötüniyetli oldukları; asıl amaçlarının bağış işlemi yapmak olmayıp, şufa hakkının kullanılmasının önlenmesi olduğunun açık bir biçimde anlaşıldığı, o halde, somut olayda “muvazaalı şekilde yapılan bağış olarak gösterilen işlemin; davacı yönünden geçersiz ve asıl amacın davacının şufa hakkını kullanımının engellenmesi olduğuna, bu nedenle yapılan ilk satış nedeniyle davacının şufa hakkını kullanabileceğine” ilişkin yerel mahkemenin direnme kararının yerinde olduğu, ancak, diğer temyiz itirazları Özel Dairece incelenmediğinden bozma kararının kaldırılarak, dosyanın diğer temyiz itirazlarının incelenmesi için 6.Hukuk Dairesine gönderilmesine karar verilmiştir.
    Diğer temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya Yargıtay 6.Hukuk Dairesine geldiğinde Özel Dairece; davacının paydaşı olduğu 13 no’lu parselde bulunan ve dava konusu edilen 528 / 972 payın taşınmazın bir kısım paydaşları tarafından 28.02.2005 tarihinde 13.000.- TL bedelle davalı ...’a satıldığı, anılan şahsın da söz konusu payı 29.9.2005 tarihinde eşi olan davalıya 13.000.- TL bedel gösterilerek bağışladığı, davacının son temlikin muvazaalı olup gerçekte payın satıldığını ileri sürerek önalım davası açtığı, bu iddia üzerine düzenlenen 02.10.2007 tarihli bilirkişi raporunda temlik tarihi itibariyle payın değerinin 382.528.96.- TL olduğunun belirtildiği, mahkemece yapılan yargılama sonucu davanın kabulüne dair verilen karar, Özel Dairenin 04.11.2008 gün ve 9209-11961 sayılı kararı ile dava konusu edilen payın davalı ...’a bağışlanmış olması ve bu durumda önalım hakkının kullanılamayacağına işaretle bozulmuş ise de, mahkemenin direnme kararı üzerine Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 24.2.2010 gün ve 2010 / 6-94 E., 2010 / 100 K. sayılı kararı ile gerçekte davalı ...’a yapılan temlikin muvazaalı olup davacının önalım hakkının bulunduğunu belirterek, diğer temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyayı yeniden Daireye gönderdiği, bu şekilde son durum itibariyle yapılan temlikin muvazaalı olduğu, payın aslında davalı ...’a satıldığı sonucuna varıldığından yukarıda açıklanan esaslar çerçevesinde gerçek satış bedeli belirlenemediğine göre keşfen saptanan değer üzerinden önalım hakkının tanınmasına karar verilmesi gerekirken işlemin taraflarınca tapuda beyan edilen değer esas alınarak önalım hakkı tanınmasının yerinde olmadığı, bu durumda mahkemece bilirkişi aracılığı ile temlik tarihi itibariyle belirlenen 382.528.96.- TL üzerinden önalım hakkını kullanıp kullanmayacağı davacıdan sorularak, kabul etmesi halinde önalım bedelini depo etmesi için uygun bir süre tanınması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği gerekçesi ile bozulmuştur.
    Mahkemece bozma ilamına uyularak davacının, mahkemece belirlenen ve Yargıtay 6.Hukuk Dairesince bozma kararında açıkça belirtilen 382.528,96.- TL şufa bedelini yatırmaması nedeniyle davanın reddine dair verdiği kararın taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine Özel Dairece bu kez de; davacının, davanın başından itibaren davalı ..."a bağış şeklinde yapılan temlikin gerçek bir bağış olmadığını, sırf önalım hakkının kullanılmasını engellemek amacıyla muvazaalı olarak yapıldığını ileri sürdüğü, hiçbir zaman temlikin aslında satış olduğunu, önalım hakkını engellemek amacıyla bağış olarak gösterildiğini iddia etmediği, bu hususun Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararının gerekçesinde davalıların “bağış” işleminde kötü niyetli oldukları, asıl amaçlarının “bağış” işlemi yapmak olmayıp önalım hakkının kullanılmasının önlenmesi olduğu şeklinde açıklanarak yapılan işlemin davacı yönünden geçersiz olduğuna karar verildiği, davalının iddiası ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararının gerekçesine göre bağışın muvazaalı olduğunun kabul edilmesine rağmen Özel Dairenin, iddianın gerçekte payın satıldığı, bunu gizlemek amacıyla hibe yapıldığı şeklindeki kabulünün, bu haliyle maddi bir hataya dayandığı, kural olarak bozma kararına uyulmakla lehine bozma yapılan taraf yararına usulü kazanılmış hak doğar ise de, usul hukukunda benimsenen bir ilke olarak maddi hataya dayanan bozma kararına uyulması ile usuli kazanılmış hak doğmayacağı, bu durumda Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 24.2.2010 gün ve 2010/6-94 E.,100 K. sayılı kararı ile davalılardan ..."a yapılan bağış şeklindeki işlemin muvazaalı olup tümüyle geçersiz olduğu kabul edildiğine göre mahkemece davalı ..."a yapılan satış sebebiyle davacının depo ettiği 13.450.- TL önalım bedeli üzerinden davanın kabulüne karar verilmesi gerektiği belirtilerek hükmün bozulmasına ve bozma nedenine göre de davalılar vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
    Yerel Mahkemece son bozma ilamına da uyularak Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 24.2.2010 gün ve 2010/6-94-100 sayılı kararı ile davalılardan ..."a yapılan bağış şeklindeki işlemin muvazaalı olup tümüyle geçersiz olduğu kabul edildiğine göre mahkemece davalı ..."a yapılan satış sebebiyle davacının depo ettiği 13.450.- TL önalım bedeli üzerinden davanın kabulüne karar verilmiştir.
    Kararın davalılar vekilince temyizi üzerine Yargıtay 14.Hukuk Dairesi tarafından 30.04.2013 tarihli Resmi Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 6460 sayılı Kanun"un birinci maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 373. maddesinde yapılan değişiklik ile anılan maddenin beşinci fıkrasından sonra gelmek üzere ve 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun değiştirilmeden önceki 429.maddesinde yapılan değişiklik ile anılan maddenin üçüncü fıkrasından sonra gelmek üzere eklenen fıkra uyarınca temyiz inceleme görevinin Hukuk Genel Kuruluna ait olduğu gerekçesi ile temyiz incelemesinin yapılması için Hukuk Genel Kuruluna gönderilmiştir.
    Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşme sırasında, işin esasının incelenmesine geçilmeden önce şu hususlar ön sorun olarak ele alınmıştır.  
    Ön sorunlardan ilki; yerel mahkeme kararına yönelik temyiz itirazlarını inceleme görevinin, Hukuk Genel Kuruluna mı yoksa Özel Daireye mi ait olduğu hususudur.
    Öncelikle belirtilmelidir ki; 17.04.2013 tarih ve 6460 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 1.maddesiyle 18.06.1927 tarihli ve 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 439 uncu maddesinin beşinci fıkrasından ve 1086 sayılı Kanun’un 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun’un 16"ncı maddesi ile değiştirilmeden önceki 429 uncu maddesinin üçüncü fıkrasından sonra gelmek üzere eklenen fıkrada;
    “Davanın esastan reddi veya kabulünü içeren bozmaya uyularak tesis olunan kararın önceki bozmayı ortadan kaldıracak şekilde yeniden bozulması üzerine alt mahkemece verilen kararın temyiz incelemesi, her hâlde Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca yapılır.” hükmü düzenlenmiştir.
    Madde gerekçesinde ise; “Madde ile, davanın esastan reddi veya kabulünü içeren kesin bozmaya uyularak tesis olunan kararların mevzuatta bir değişiklik olmadığı halde, önceki bozmayı ortadan kaldıracak şekilde yeniden bozulması üzerine ilk derece mahkemesince verilen hükmün temyiz incelemesinin Yargıtayın ilgili dairesi yerine Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca yapılması öngörülmektedir…” denilmektedir.
    Yapılan bu değişiklikle kanun koyucu tarafından Yargıtay Hukuk Genel Kuruluna yeni bir görev verilmiş; davanın esastan reddi veya kabulünü içeren bozmaya uyularak tesis olunan kararın önceki bozmayı ortadan kaldıracak şekilde yeniden bozulması üzerine yerel mahkemece verilen kararın temyiz incelemesinin Yargıtay Hukuk Genel Kurulunda yapılması öngörülmüştür.
    Buna göre somut olay değerlendirildiğinde temyiz incelemesinin yukarıda açıklanan bilgiler doğrultusunda ve yasal düzenleme çerçevesinde Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca yapılması gerektiği kanaatine varılmıştır.
    Bu aşamada incelenen diğer bir önsorun da; mahkemece verilen ilk kararda 13.450.- YTL şufa bedeli karşılığı davanın kabulüne karar verilmesi, davalılar vekilinin temyizi üzerine Özel Dairece önalım hakkının kullanılamayacağı gerekçesi ile hükmün bozulmasına dair verilen karara karşı mahkemece verilen direnme kararının Hukuk Genel Kurulu tarafından temyiz incelemesinde karar, Özel Daire kararı gibi bozulmuşsa da; karar düzeltme incelemesinde davalılar arasındaki temlikin önalım hakkının bertaraf edilmesi amacıyla yapıldığı, yerel mahkemenin direnme kararının yerinde olduğu, diğer temyiz itirazlarının incelenmesi için (yani bedel yönünden) dosyanın Özel Daireye gönderilmesine karar verilmesi üzerine, Özel Dairece; davalı eşe yapılan bağışın gerçekte satış olduğu, gerçek satış bedeli belirlenemediğinden temlik tarihi itibariyle saptanan bedel olan 382.528,96.- TL önalım bedelini depo edip etmeyeceğinin davacıdan sorularak sonucuna göre karar verilmesi gerektiği belirtilerek bozulması ve mahkemece bozma ilamına uyularak davacı yanın ilk satış (davalı ...’e) nedeniyle tapuda gösterilen bedel ve masraflar üzerinden depo ettikleri bedel esas alınarak karar verilmesini istemesi üzerine davanın reddine karar verilmesi ve davacı yanın temyizi üzerine de Özel Dairece bu kez de, Hukuk Genel Kurulu kararında gerçekte bağışın satış olarak kabul edilmediği, davalı ...’e yapılan satış sonrası önalım hakkının bertaraf edilmesi amacıyla diğer davalı eşe payın bağışlandığının belirtildiği, buna göre maddi yanılgı sonucu önceki bozmanın yapıldığı ve mahkemece maddi hataya dayalı olarak yapılan bozmaya uyulmasının bozma lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak doğurmayacağı, tapuda gösterilen bedel ve masraf olan 13.450.-TL üzerinden önalım hakkının kabulü gerektiği gerekçesi ile hükmün bozulması üzerine mahkemece bozma ilamına uyularak depo edilen 13.450.- TL üzerinden önalım davasının kabulüne karar verilmesi karşısında; yerel mahkemece 382.528.96.- YTL önalım (şufa) bedeli yatırılması gereğine değinen Özel Dairenin ikinci bozma ilamına uyulmakla davalılar yararına usuli kazanılmış hak oluşup oluşmadığı hususu da önsorun olarak tartışılmış olup, Kurul tarafından; Hukuk Genel Kurulu karar düzeltme incelemesi ile yerel mahkeme kararının bozularak diğer temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın gönderilmesi üzerine Özel Dairece yapılan bozma ilamının maddi yanılgıya (hataya) dayalı olduğu; görev konusu, hak düşürücü süre, kesin hüküm itirazı, harç ve maddi hataya dayanan bozma kararlarına uyulması halinde usuli kazanılmış haktan söz edilemeyeceğinden (Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü-6. Baskı, cilt 5, s. 4771 vd., 2001); maddi yanılgıya dayalı bozma ilamına uyulmasının bozma lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşturmayacağı kanaatine ulaşılmıştır.
    İşin esasına gelince; dosya içeriği ve toplanan delillerden, dava konusu 13 parsel sayılı taşınmazın 444/972 payının davacı tarafından 09.12.1997 tarihinde satın alındığı, taşınmazın diğer malikleri tarafından da paylarının 28.02.2005 tarihli akitle davalılardan ...’a 13.000.- TL bedelle satıldığı, adı geçen davalı tarafından da diğer davalı olan eşi Şefika’ya 29.09.2005 tarihinde bağış suretiyle temlik edildiği, davacının önalım hakkını kullandığı anlaşılmaktadır.
    Bilindiği üzere önalım hakkı, paylı mülkiyet hükümlerine tabi taşınmazlarda payın üçüncü kişiye satılması halinde, diğer paydaşlara o payı öncelikle satın alma yetkisi veren bir haktır. Bu hak paylı mülkiyet ilişkisi kurulduğu anda doğar ve payın üçüncü kişiye satılması ile kullanılabilir hale gelir. Önalım hakkının kullanılmasıyla bu hakkı kullanan paydaş ile alıcı arasında kapsam ve şartları satıcı ile davalı arasında yapılan sözleşmenin aynı olan bir satım ilişkisi kurulmuş olur.
    Somut olayda, davacının paydaş olduğu dava konusu 13 parsel sayılı taşınmazda davalılardan Mehmet’in sonradan pay satın aldığı, sonra da bu payı diğer davalı eşine bağış suretiyle temlik ettiği, davacıya pay satışı ile ilgili noter bildirimi yapılmadığı, davalı ...’in satın aldığı payı eşine bağışlamasının davacının önalım hakkını kullanmasını bertaraf etmek amaçlı olduğu, buna göre davacının önalım hakkını kullanabileceği tartışmasızdır.
    Şu halde önalım bedelinin ne olacağı hususunun değerlendirilmesi gerekmektedir. Gerek Özel Daire, gerekse Yerel Mahkeme önalım bedeli olarak davalı ...’e satışta tapuda gösterilen 13.000.- TL satış bedeli ve satış gideri olan 450.- TL toplamı olan bedeli benimsemiştir.
    Hemen belirtilmelidir ki, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu yürürlüğe girdikten sonra önalım bedelinin ne olacağına dair 734/2.maddede; “…Önalım hakkı sahibi, adına payın tesciline karar verilmeden önce, satış bedeli ile alıcıya düşen tapu giderlerini, hakim tarafından belirlenen süre içinde hakimin belirleyeceği yere nakden yatırmakla yükümlüdür.” hükmü düzenlenmiştir.
    Öyle ise önalım bedeli, satış bedeli ile davalı tarafından tapu gideri olarak ödenen harç ve masrafların toplamından ibaret olacağından eldeki davada önalım bedeli; dava konusu taşınmazın davalı ... tarafından satın alınan ve tapuda gösterilen 13.000.- TL satış bedeli ile tapu gideri olan 450.- TL’nin toplamı olan 13.450.- TL olacağı ve bu bedelin de davacı tarafından 18.04.2008 tarihinde depo edildiği anlaşıldığından davalıların temyiz itirazlarının reddi ile usul ve yasaya uygun olan yerel mahkeme kararının onanması gerekmiştir.
    S O N U Ç : Davalılar vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile yerel mahkeme kararının yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı ONANMASINA, aşağıda dökümü yazılı (688,80) harcın temyiz edenden alınmasına, 13.04.2016 gününde oybirliği ile karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi