Abaküs Yazılım
9. Hukuk Dairesi
Esas No: 2022/5955
Karar No: 2022/6716
Karar Tarihi: 30.05.2022

Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 2022/5955 Esas 2022/6716 Karar Sayılı İlamı

9. Hukuk Dairesi         2022/5955 E.  ,  2022/6716 K.

    "İçtihat Metni"



    MAHKEMESİ :İş Mahkemesi

    DAVA TÜRÜ : ALACAK

    Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davalı ve dahili davalılar vekili tarafından istenilmekle, temyiz taleplerinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

    Y A R G I T A Y K A R A R I

    Davacı İsteminin Özeti
    Davacı vekili dava dilekçesinde özetle davalının unvanı sürekli değişmekle birlikte müvekkilinin küçük yaşlardan itibaren davalıya ait işyerinde çalıştığını, müvekkilinin ilk olarak 1984 yılında ...’da söz konusu Şirket şahıs şirketi iken işe başladığını, aynı işyerinde aralıklı çalışmalarının devam ettiğini, son olarak 2007 yılının Mayıs ayında davalı nezdinde çalışmaya başlayan müvekkilinin bu çalışmasının 22.07.2012 tarihine kadar sürdüğünü, iş sözleşmesinin davacı tarafından ödenmeyen işçilik alacakları sebebiyle haklı feshedildiğini, işyerinde fazla çalışma yapıldığını, resmi bayram ve tatillerde de çalışılmaya devam edildiğini, yılda 20 günden az olmamak üzere Pazar günleri de çalışıldığını, davacının yıllık izinlerinin kullandırılmadığını ileri sürerek kıdem tazminatı, yıllık izin ücreti, fazla çalışma ücreti ile ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının hüküm altına alınmasını talep etmiştir.

    Davalı Cevabının Özeti:
    Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle davacının çalışma süresine ilişkin beyanlarının gerçeği yansıtmadığını, Sosyal Güvenlik Kurumu kayıtlarında belirtilen süreler içinde asgari ücretle müvekkili Şirkette çalıştığını, iş sözleşmesinin davacının işe devam etmemesi sebebi ile haklı nedenle feshedildiğini, davacının çalışma koşullarına ilişkin beyanlarının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, işyerinde fazla çalışma yapılmadığını, hafta tatillerinde ve resmi bayramlarda çalışma yapılmadığını, davacının yıllık izinlerini kullandığını ileri sürerek davanın reddi gerektiğini savunmuştur. 

    Mahkeme Kararının Özeti:
    Mahkeme kararının taraflarca temyizi üzerine, Yargıtay (Kapatılan) 22. Hukuk Dairesinin 16.05.2019 tarihli ve 2017/21769 Esas, 2019/10957 Karar sayılı ilâmı ile dosya içerisinde yer alan ibranamenin davacıya gösterilerek beyanı alındıktan sonra ibranamede yer alan alacakların hangi alacaklara ilişkin olduğu netleştirilmesi gerektiği ve dava tarihine göre zamanaşımına uğrayan alacaklar belirlenerek sonucuna göre karar verilmesi gerektiği gerekçesi ile bozma kararı verilmiştir.

    Bozma kararına uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

    Temyiz Başvurusu:
    Karar, yasal süresi içinde davalılar vekilince temyiz edilmiştir.

    Gerekçe:
    Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 10.02.1988 tarihli ve 197/2-520 Esas, 1988/89 Karar sayılı kararında, Yargıtayca temyiz incelemesinin yapıldığı sırada dosyada bulunan bir belgenin gözden kaçırılması, maddi hata nedeni olarak açıklanmıştır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun kökleşmiş içtihatları maddi hataya dayanan bozma ya da onama ilamının usuli kazanılmış hak oluşturmayacağı yönündedir (Yargıtay HGK 17.012007 tarihli, 2007/9-13 Esas, 2007/17 Karar ve Yargıtay HGK 25.06.2008 tarihli, 2008/11-448 Esas, 2008/454 Karar sayılı kararı).

    Ayrıca belirtmek gerekir ki, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 04.02.1959 tarihli ve 1957/13 Esas, 1959/5 Karar ve 09.05.1960 tarihli, 1960/21 Esas ve 1960/9 Karar sayılı kararlarında açıklandığı üzere Yargıtayca maddi hata sonucunda verilen bir karara Mahkemece uyulsa dahi usuli kazanılmış hak oluşmaz.

    Taraf teşkili dava şartı olup, davanın her aşamasında Mahkemece resen dikkat edilmesi gereken bir olgudur ve Mahkemenin, taraf teşkilini sağlaması, gerek mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun (1086 sayılı Kanun), gerekse 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) amir hükmü gereğidir (Hukuk Genel Kurulu'nun 04.03.2009 tarihli, 2009/9–52Esas,  2009/105 Karar; 14.04.2010 tarihli, 2010/21–200 Esas ve 2010/216 Karar sayılı kararları). Bu husus kamu düzenine ilişkin olmakla yargılamanın her aşamasında resen nazara alınması gerektiğinden, usuli kazanılmış hakkın da istisnasıdır.

    Somut olayda, işbu dava davacı vekilince 14.11.2012 tarihinde Çeliksan Oto Sanayi Ticaret Limited Şirketine karşı açılmıştır. Davalı vekilince 09.10.2015 tarihinde ibraz edilen dilekçe ile davalı Şirketin münfesih sayılması sebebiyle 12.08.2014 tarihinde resen terkin edildiği, tüzel kişiliğinin kalmadığı, taraf sıfatı kalmadığından davanın sıfat yokluğundan reddine karar verilmesi talep edilmiştir. Dosyada yer alan ... Ticaret Sicil Müdürlüğünün 24.11.2015 tarihli yazısına göre de, Çeliksan Oto Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti.’nin 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (6102 sayılı Kanun) geçici 7 nci maddesine göre münfesih sayıldığından 12.08.2014 tarihinde resen terkin edildiği anlaşılmaktadır. Hâl böyle olmakla birlikte; davacı vekilince 24.11.2015 tarihli dilekçe ile davalı Şirketin son ortaklarının H. H. Külahlı ve M. Külahlı oldukları, Şirketin resen terkin edilmesi sebebiyle adi ortaklık statüsüne geçtiği belirtilerek  söz konusu kişilerin dahili davalı olarak davaya katılması gerektiği talep edilmiştir. İlk Derece Mahkemesince davacının talebi doğrultusunda Şirket ortaklarına dava dilekçesinin tebliği suretiyle gerçek kişiler yargılamaya dahil edilmiş ve 26.01.2016 tarihinde “Davacı ... tarafından davalı ÇELİKSAN OTO SANAYİ TİC LTD ŞTİ aleyhine açılıp dahili davalılar ... ve ... aleyhine yürütülen ALACAK davasının KABULÜ ile...” şeklinde hüküm kurularak alacakların söz konusu ortaklardan tahsiline karar verilmiştir.

    6100 sayılı Kanun'da dava açıldıktan sonra diğer kişilerin davaya dahil edilmesi suretiyle davalı sıfatını kazanması ve husumetin bu kişilere yöneltilmesi konusunda bir düzenleme yer almamaktadır. Bu nedenle alacak davalarında, davaya zorunlu dava arkadaşlığı dışında dahili dava yolu ile davalı eklenmesi mümkün değildir. Sadece husumette yanılma halinde 6100 sayılı Kanun’un 124 üncü maddesi uyarınca gerçek tarafa dava dilekçesi tebliğ edilir ve taraf teşkili sağlanır. Buna göre, Mahkemece, aleyhine usulüne uygun olarak açılmış bir dava bulunmayan, davalı ile zorunlu dava arkadaşlığı da olmayan ve taraf sıfatı kazanmayan H. H. Külahlı ve M. Külahlı hakkında hüküm kurulması öncelikle bu sebeple hatalıdır.

    Öte yandan; tasfiyesi tamamlanıp ticaret sicilinden silinmek suretiyle hukuk alemindeki varlığı sona eren (münfesih) Şirketin, yargılamanın tarafı olma ehliyeti de sona ermektedir. Dosya içeriğindeki ticaret sicili kayıtlarının incelenmesinden, davalı Şirketin 12.08.2014 tarihi itibariyle ticaret sicilinden resen terkin edildiği anlaşılmaktadır. Davalı Şirketin tüzel kişiliği, ticaret sicilinden terkin edilmesi ile sona ermiş olup, buna bağlı olarak taraf ehliyeti de son bulmuştur. Taraf ehliyeti son bulan davalı Şirketin adi ortaklık statüsüne geçtiği kabulü ile ortakları hakkında hüküm kurulması bir başka hatalı yöndür. Bu durumda, tüzel kişiliğin yeniden ihyasına gidilerek yargılamanın kollektif şirket tüzel kişiliğine karşı devamının sağlanması gerekmektedir.

    Somut olayda; her ne kadar Yargıtay (Kapatılan) 22. Hukuk Dairesinin 16.05.2019 tarihli bozma ilamında davalıların belirtilen bozma bentleri dışındaki temyiz itirazlarının reddine karar verilmiş olup bu konudaki itirazları bakımından herhangi bir bozma kararı verilmemiş ise de taraf teşkiline ilişkin belirtilen hususların gözden kaçırılması maddi hataya dayanmaktadır ve maddi hataya dayalı kararda davacı lehine usuli kazanılmış hak oluşmayacaktır.

    Diğer yandan, 6102 sayılı Kanun’un geçici 7 nci maddesinin onbeşinci fıkrasına göre, Şirketin ihyasının silinme tarihinden itibaren beş yıl içinde istenmesi mümkün ise de; Şirketin resen terkin edildiği tarih (12.08.2014) dikkate alındığında, terkin tarihinden itibaren beş yıllık sürenin de dolduğu görülmektedir. Ancak aynı maddenin ikinci fıkrasına göre de, davacı ve davalı sıfatıyla devam eden davaları bulunan Şirketler hakkında resen terkin hükümlerinin uygulanması mümkün değildir.

    Bir tüzel kişiliğin son bulmasını ifade eden fesih ve tasfiye işlemi, aynı zamanda borçlar hukukuna ilişkin bir hukuki işlem olup, bu karar ve işlemin hataya dayanması karşısında gerçek anlamda bir tasfiye işleminden söz edilemez. Hataya veya kasta dayalı, şeklen gerçekleşmiş bir tasfiyenin kaldırılmasının gerek o işlemi gerçekleştirenlerce, gerekse bundan zarar görenlerce istenebilmesi borçlar hukukunun temel kurallarından biridir. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu hükümleri çerçevesinde, hataya dayalı bir hukuki işlemin düzeltilmesine imkân tanınması kaçınılmazdır.

    Bu durumda, tüzel kişiliğin yeniden ihyasına gidilerek yargılamanın limited şirket tüzel kişiliğine karşı devamının sağlanması gerekmektedir.


    6102 sayılı Kanun’da tasfiye memurunun görev ve yetkileri, tasfiyenin nasıl yapılacağı, alacaklıların haklarının nasıl korunacakları açıklanmıştır.

    Ayrıca, tasfiye halinde bulunan bir şirketten alacaklı bulunan kişilerin yapılan ilanlara rağmen alacaklarını yazdırmamalarının alacağın düşmesini gerektirmeyeceği hukuksal gerçeği de dikkate alınmalıdır.

    Tüzel kişiliği sona eren şirketin ihyası için 6102 sayılı Kanun'un 547 nci maddesine göre ek tasfiye hükümleri dikkate alınmak suretiyle, davacı vekiline şirketin ihyası ile tasfiye memuru atanması için ayrı bir dava açmak üzere uygun süre verilmelidir. Dava açıldığı takdirde ve alınacak sonuca göre eldeki davaya devam edebilme imkanı bulunduğu belirlendiğinde, tüzel kişiliğe tebligat yapılarak usulüne uygun şekilde taraf teşkili sağlandıktan sonra işin esasına girilerek davanın sonuçlandırılması gerekirken taraf teşkili sağlanmadan işin esasına girilerek yazılı gerekçe ile karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.

    Sonuç:
    Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, bozma sebebine göre sair hususların incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 30.05.2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.











    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi