23. Hukuk Dairesi 2016/9784 E. , 2017/1378 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
-KARAR-
Taraflar arasındaki dava sonucu mahkemece verilen hükmün Dairemizce bozulması üzerine, verilen direnme kararına ilişkin dava dosyası 02.12.2016 tarihinde yürürlüğe giren 6763 sayılı Yasa"nın geçici 4/1. maddesi uyarınca Dairemize gönderilmiş olmakla, dosyadaki kağıtlar okundu gereği görüşülüp, düşünüldü:
Dairemizce verilen 03.02.2013 gün ve 2013/6499 E., 2013/7656 K. sayılı bozma kararı usul ve yasaya uygun bulunmuş olup mahkemece verilen direnme kararının yerinde olmadığı anlaşıldığından, temyiz incelemesinin yapılmak üzere dosyanın 6763 sayılı Kanunun 43. maddesi ile değişik 6100 sayılı HMK’nın 373. maddesinin 5. fıkrası uyarınca yetkili ve görevli Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"na gönderilmesi gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, dosyanın Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"na GÖNDERİLMESİNE, 08.05.2017 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
Dairemizin 03.02.2013 tarih ve 2013/6499 esas 2013/7656 karar sayılı bozma kararındaki muhalefet görüşümü aynen muhafaza ederek, kararın onanması görüşündeyim.
Davacı kooperatif, ortağı bulunan davalı hakkında ödenmeyen aidat bedellerinin tahsili için ilamsız icra takibi başlatmış, itirazla takip durmuş, davalı takibe itiraz sonrası noter kanalıyla davacı kooperatife 28.03.2013 tarihinde tebliğ edilen ihbarnamesiyle istifasını bildirmiş, davacı kooperatif istifa kendisine ulaşmasına rağmen itirazın iptali davacı açmış, mahkemece noter kanalıyla kooperatife bildirilen istifanın tek taraflı işlem olduğu, ulaşmakla sonuç doğuracağı kooperatifin kabulüne bağlı olmadığı, davacı kooperatifin istifa sonrasıaçtığı davada hukuki yararının bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, davacı tarafın temyiz müracaatı üzerine Dairemizce istifanın kooperatife ulaşmasına kadar ki kısımdan davalının sorumlu olacağı, eksik inceleme bulunduğu gerekçesiyle karar oyçokluğu ile bozulmuş, mahkeme mufalefet oyunu da gerekçesine taşıyarak ve gerekçesini genişletmek suretiyle davanın reddine ilişkin kararında direnmiştir.
Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, noter kanalıyla istifasını bildiren ortaktan, istifanın kooperatife ulaştığı 28.03.2013 tarihinden önce doğmuş bulunan aidat aslı ve fer"ilerinden istifa eden ortağın sorumlu olup olmadığı, istifa sonrası bunları talepte davacı kooperatifin hukuki yararı bulunup bulunmadığıdır.
1163 sayılı Kooperatifler Kanunu"nun 13. maddesine göre istifasını noter kanalıyla kooperatife bildiren ortağın, bildirim tarihi itibariyle kanun hükmü uyarınca istifası sonucunu doğurmakta, kooperatiften çıkma gerçekleşmiş olmaktadır.
Kanun uyarınca yenilik doğurucu hak olan istifa ile kooperatiften çıkma gerçekleştiğinden, ilamsız icra takibinde alacaklı olan kooperatif, istifanın kendisine ulaşması ile tasfiye borçlusu haline gelmektedir. Artık istifa eden davalı ortağından alacaklı değil, tasfiye borçlusudur. Tasfiye alacağı ise istifa eden ortak yerine ortak alınmış ise derhal ödenmesi, eğer böyle bir hal yok ise istifa sonrası gerçekleşen ilk mali hesapların görüşüldüğü genel kurul kararından bir ay sonrası için çıkma payı alacağı muaccel hale gelmektedir.
Davacı kooperatif ilamsız icra takibi aşamasında alacaklı iken, istifa kendisine 28.03.2013"de ulaştığından dava tarihi olan 06.05.2013 tarihi itibariyle alacaklı değil, muacceliyet kesbetmese bile itirazın iptali davası sırasında tasfiye borçlusu durumundadır.
Dairemizin çoğunluğu, 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu"nun 16/son ve 27/son cümlesine dayanarak, istifanın ulaştığı zamana kadarki aidat aslı ve fer"isinden istifa eden ortağın sorumlu olduğundan bahisle kararın bozulması görüşündedirler.
1163 Kooperatifler Kanunu"nun 10 ve 17/son maddesinde açık kapı ilkesi kabul edilmiştir. Açık kapı ilkesi uyarınca şartları uyanların girişine engel olunamadığı gibi çıkışına da engel olunamamaktadır. Ödeme güçlüğüne düşerek istifa eden ortaktan, istifa öncesi doğmuş aidat aslı ve fer"ilerin ödenmesini istemek, açık kapı ilkesinin önünü tıkamak olur.
Ortaklık bağı bulunduğu dönemde alacaklı olan kooperatif bu bağın kopması sonrası artık alacaklı olmaktan çıkmakta, çıkan ortak yerine ortak alınmışsa derhal, alınmamış ise takip eden genel kurul kararından bir ay sonrası için iade borçlusu halinde gelmektedir. Tasfiye borcu muacceliyet kazanmasa bile iade borçlusu haline gelecek kooperatifin, iadeyle yükümlü olacağı aidat aslının tahsilinde menfaatinin zayıfladığı, tahsildeki kazandırma sebebinin kalmadığı açıktır. Önce öde sonra alırsın demenin hukuki duruma uygun bir açıklaması yoktur.Çoğunluk görüşünün aksine 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu"nun 16/son ve 27/son cümlesi kooperatif hukukunda geçerli olan açık kapı ilkesini bertaraf eden bir düzenleme değildir. Kanunun 16/son maddesi hakkında ihraç kararı alınan ortakların, hak ve yükümlülüklerinin ihraç kararı kesinleşinceye kadar devam edeceğini öngörmektedir. Anılan madde kanuna 25.10.1988 tarihinde 3476 sayılı kanunla eklenmiştir. Kanunun kabul ediliş sebebi kötü amaçlı ortaklıktan çıkarmaların önüne geçmek, ihraç iptali ile kooperatif ortaklığına dönenlerin hak ve menfaatlerini korumak, ortaya çıkan mağduriyetleri gidermektir. Doktirinde ...ı, bu hükümle çıkarma kararının etkisizleşmesi üzerine ortaklığa dönenlerin mağdur edilmelerinin önlenmek istendiğini belirtmiştir (Bkz. Kooperatifler Kanunu ve Açıklamaları, 2. Baskı İstanbul, s. 87). Ki bu belirleme çok doğrudur. Somut olayımızda ise ihraç kararı değil bir istifa bildirimi bulunmasına, kanunun sadece ihraç iptali ile sınırlı uygulanacak olmasına, istifa bildirimi için uygulama yeri olmamasına rağmen, kanunun kabul ediliş mantığına yorum ilkeleri ile bağdaşmamasına karşın, bozma kararında bu maddeye dayanılmış olması isabetten uzaktır.
1163 sayılı Kooperaifler Kanunu"nun 16/son maddesi gibi sıklıkla karıştırılan ve hatalı uygulamaya sebebiyet verilen aynı Kanun"un 27. maddesine ve son cümlesine de açıklama getirilmesi gerekmektedir. Kanun"un 27. maddesi akçalı ödemelerini yapmayan kanun ve ana sözleşmeye göre istenilmesine rağmen ödemede bulunmayan ortakların ortaklığının kendiliğinden düşeceğini öngörmektedir. Doktrinde Ü. Tekinalp (Kooperatiflerde Ortakların Kişisel Niteliklerinin Önemi, Ortaklık Sıfatının Kazanılması ve Yitirilmesi İstanbul 1972, 160-161) adlı eserinde, ortaklığın düşmesi sonucunu doğuran ödemelerin ortağın ortaklık sıfatından kaynaklanan ödemeler olduğunu, ortaklık sıfatı ve bağı dışındaki ödemelerin düşme sonucunu doğurmayacağını, hatta kredi kooperatiflerinde kredi borcunun ödenmemesinin dahi bu maddeyi uygulama yetkisi vermeyeceğini dile getirmektedir. Özetle yaptırımı ortaklık sıfatının düşmesi sonucunu doğuran ödemeler, ortaklık sıfatı düşmesine rağmen ortaklık sıfatından doğmadığından bundan etkilenmeyip tahsili gereken ödemeler olarak ikiye ayırarak anlayabiliriz. Ortaklığın düşmesi yaptırımına bağlanan ödemeler ortaklık bağı son bulduğu için bunun tahsili değil tasfiyesi düşünülebilir. Ortaklık sıfatı ile ortaklık sıfat ve bağından doğmayan ödemeler 27/son cümle uyarınca bundan etkilenmeyip takip ve tahsil prosedürüne tabidir. Ancak yazarında dile getirdiği üzere kanuni düzenleme yetersiz ifadelerle kanunlaşmıştır. Yine doktrinde ... ""bu cümlede sözü edilen borçlar niteliği gereği ortaklığın devamına bağlı olmayan borçlardır. Mesela, kooperatiften alınan mallar karşılığı olan borçlar, bu cümledendir. Yoksa, bir yapı kooperatifinde ortaklarca ödenmekte olan inşaat bedellerinin ortaklığın sona ermesine rağmen hale ödenmesi gerektiği söylenemez."" (Age. 126) demektedir ki, önceki alınan görüşle de uyumludur. Anlattıklarımızdan bozma kararının bu maddeye de dayanmayacağı ortaya çıkmaktadır.
Hal böyle olunca, noter kanalıyla gönderilen istifa ile ortaklıktan çıkma kanun hükmü sonucu kendiliğinden gerçekleştiğinden, çıkma bildirimi sonrası kooperatif tasfiye borçlusu haline gelip çıkma payının muacceliyet kazanması sonrası iade borçlusu haline geleceğinden istifa tarihinin ulaştığı tarihe kadar olan aidat borcu ve fer"ilerini talepte hukuki menfaati kalmadığı gibi kazandırma sebebide ortadan kalkmış bulunduğundan, 03.12.2013 tarihli bozma kararındaki üye ... tarafından yazılan muhalefet görüşüne iştirak ettiğimden, mahkemenin davanın reddine ilişkin kararı usul ve yasaya uygun olup kararın onanması görüşünde olduğumdan, aksi yöndeki Dairemizin çoğunluk görüşüne iştirak edemiyorum.