![Abaküs Yazılım](/3.png)
Esas No: 2022/966
Karar No: 2022/6873
Karar Tarihi: 31.05.2022
Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 2022/966 Esas 2022/6873 Karar Sayılı İlamı
9. Hukuk Dairesi 2022/966 E. , 2022/6873 K."İçtihat Metni"
BÖLGE ADLİYE
MAHKEMESİ : ... 3. Hukuk Dairesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK
İLK DERECE
MAHKEMESİ : ... 3. İş Mahkemesi
Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davacı ve davalı vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda temyiz dilekçesinin kabulüne karar verilmiştir.
Davalı vekilince temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılmasının istenilmesi üzerine, işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 17.05.2022 Salı günü tayin edilerek taraflara tebligat gönderilmiştir.
Duruşma günü davalı vekili Avukat ... ile davacı asıl ve vekili Avukat ... gelmişlerdir.
Duruşmaya başlanarak hazır bulunan davacı asılın ve avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verildi.
Dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili ile davalı Şirket arasında 26.07.2012 tarihli iş sözleşmesi yapıldığını, yapılan sözleşmeyi Şirket yetkilisi Cemal Bilim'in kendi el yazısı ile yazıp imzaladığını, yapılan bu iş sözleşmesine göre aylık 15.000,00 TL ücret, yıllık cirodan % 0,10 ilave ücret, ilerde ayrı bir şirket kuruluşu yapılırsa buradan da %3 ile %5 arasında hisse ile araç ve lojman tahsisinin kararlaştırıldığını, müvekkilinin fabrika müdürü olarak çalışacağı öngörülen iş sözleşmesinin 5 yıl süre ile yapıldığını, tarafların 5 yıldan önce sözleşmeyi sonlandırması durumunda 50.000,00 avro cezai şart ödeneceğinin düzenlendiğini, müvekkilinin 26.07.2012-18.10.2013 tarihleri arasında fabrika müdürü olarak çalıştığını, sözleşmede kararlaştırılan ücretin bir kısmının bankadan, bir kısmının ise elden ödendiğini, müvekkilinin işyerinde bir yıl çalıştıktan sonra sözleşmede kararlaştırılan yıllık cirodan %0,10 tutarındaki ilave ücret alacağını davalıdan talep ettiğini, ancak davalının bu tutarı ödemek istemediğini, müvekkilinin ısrarcı olması nedeni ile iş sözleşmesinin 18.10.2013 tarihinde haksız olarak feshedildiğini beyanla 50.000,00 avro cezai şart ile iş sözleşmesinde kararlaştırılan ve davalı Şirketin yıllık bilançosunun %0,10'u oranında ilave ücret alacağının faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; açılan davayı kabul etmediklerini, müvekkili Şirket tarafından davacıya gönderilen ... 10. Noterliğinin 23.01.2015 tarihli ihtarnamesinde "bahsetmiş olduğunuz 26/07/2012 tarihli şirket yetkilisi M.Cemal Bilim tarafından imzalanmış, tarafınıza verilmiş ve iddia ettiğiniz hususları içeren böyle bir sözleşme yoktur" şeklinde bildirim yapıldığını, adı geçen sözleşmedeki imzanın müvekkili Şirketçe reddedildiğini, böyle bir sözleşmenin olmadığını, adı geçen sözleşmeye bakıldığında önemli bir sözleşmenin Şirket yetkilisi tarafından özensiz ve karalama niteliğindeki el yazısı ile hazırlanmış olmasının çelişki oluşturduğunu, davacının müvekkili Şirkette fabrika müdürü olarak değil üretim müdürü olarak görev yaptığını, ücretinin de iddia edilen gibi olmadığını, ücretin bordrolarda belli olduğunu, müvekkili Şirketin özel sektörde hizmet veren bir işveren olduğunu, bu nedenle müvekkili Şirketin çalışanlarına lojman vermesi gibi bir durumun söz konusu olmadığını beyanla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile dosya içeriğine göre primle ilgili mevcut belgenin yazılı delil başlangıcı niteliğinde olduğu, anılan belge yanında davacı tanıklarının da sözleşme içeriğini doğruladığı gerekçesi ile davacı işçinin prim alacağı talebinin kabulüne, sözleşmenin süresinden önce feshi koşuluna bağlı cezai şartın geçerli olabilmesi için, taraflar arasındaki iş sözleşmesinin belirli süreli olması zorunlu olduğu, taraflar arasındaki iş sözleşmesinin ise belirli süreli kabul edilemeyeceği gerekçesi ile davacının cezai şart alacağı talebinin reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı ve davalı vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
1. Davacı vekili istinaf dilekçesinde; müvekkilinin en son davalıya ait işyerine davalı işveren tarafından, fabrikanın büyütülmesi, alınan ihale imalatlarının yapılması ve tamamlanması için 5 yıllığına fabrika müdürü olarak işe alındığını, 26.07.2012 tarihli iş sözleşmesinde sözleşmenin başlangıç tarihi belli olduğu gibi 5 yıllık süre ile sınırlı yapıldığının açık olduğunu, yapılan bu sözleşmede cezai şartın her iki taraf için 50.000,00 avro olarak belirlendiğini, sözleşmede cezai şart içeren hükümlerin karşılıklılık prensiplerini içermekte olduğunu, sözleşmede belli bir süre şartına bağlanan cezai şartın geçerli olduğu kabul edilerek hüküm kurulması gerektiği hâlde, taraflar arasındaki sözleşme yanlış yorumlanarak sözleşmenin belirsiz süreli olduğu kabul edilerek cezai şart alacağının reddine karar verilmesinin usul ve kanun hükümlerine aykırı olduğunu, Mahkemece çalışılan ve çalışılması gereken sürelere göre bir oranlama yapılarak cezai şartın kabulü gerektiği hâlde, sözleşmenin davalı işveren lehine yorumlanmasının hatalı olduğunu, asgari süreli iş sözleşmelerinde; sözleşmenin süresinden önce feshi koşuluna bağlı cezai şarta dair hükümler konulmasının mümkün olduğunu ileri sürerek İlk Derece Mahkemesi kararının ortadan kaldırılması istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.
2. Davalı vekili istinaf dilekçesinde; davacının ibraz ettiği fotokopi belgenin hukuki değerinin olmadığını, zira bu belgenin yan delillerle desteklenmediğini, tanıkların da görgüye dayalı bilgilerinin olmadığını, davacı vekili tarafından sunulan belgeye göre davacı yanın şantiye şefi olarak Türkmenistan’da çalıştığının görüldüğünü, Türkmenistan'da şantiye şefi olarak çalışan birinin aynı zamanda fabrika müdürü olmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu ileri sürerek İlk Derece Mahkemesi kararının ortadan kaldırılması istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davalı istinaf itirazı yönünden yapılan değerlendirmede; 2006-2007 yıllarında şantiye şefi ve proje müdürü olan bir makine mühendisinin aradan geçen süre zarfında mesleğinde ilerleyerek fabrika müdürü görevini sürdürmesinin çalışma hayatına uygun olduğu, dinlenen davacı tanıklarının davacının yetkinliğinin, mesleki derecesini bilebilecek durumda oldukları, davacının fabrika müdürü seviyesinde davalı işyerinde bir görev yürüttüğü konusunda tereddüt bulunmadığı, bu nedenle delil olarak dayanılan 26.07.2012 tarihli sözleşmedeki ücret ile ilgili düzenlemelere üstünlük tanınmasının yerinde olduğu, söz konusu belgenin aslı ibraz edilmemiş ise de usulüne uygun olarak yapılan imza ve yazı incelemesi sonucunda belgenin ön sayfasındaki "bilim" sözcüğü ile arka yüzündeki "cemal bilim" sözcüğünün ...'in el ürünü olduğunun tespit edildiği, dosyadaki sahteliği iddia edilmeyen hak ediş belgeleri, kartvizit, davacının görevi ve mesleği ile ilgili kayıtlar birlikte değerlendirildiğinde, 26.07.2012 tarihli yazılı delil başlangıcı niteliğindeki sözleşmenin tarafları bağlayıcı nitelikte olduğunun kabulünde isabetsizlik görülmediği, davacının istinaf itirazı yönünden yapılan değerlendirmede; taraflarca imzalanan sözleşmeye göre dava konusu cezai şartın, asgari süreli iş sözleşmesi için öngörüldüğünün kabulü gerektiği, bu nedenle taraflarca kararlaştırılan cezai şart düzenlemesinin geçerli olduğu, davacının ücreti, yaptığı iş, cezai şartın niteliği ile çalışılan ve çalışılmayan süre dikkate alınarak cezai şarttan takdiren 1/4 oranında indirim yapılmasının uygun bulunduğu gerekçesiyle davalı tarafın istinaf başvurusunun esastan reddine, davacı tarafın istinaf başvurusunun ise kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak esas hakkında yeniden hüküm kurulmak suretiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili temyiz dilekçesinde; fotokopi belge üzerinde yapılan imza incelemesiyle söz konusu imzanın müvekkili Şirket Yönetim Kurulu başkanına ait olduğuna dair değerlendirmenin hukuka aykırı olduğunu, bilirkişi tarafından aslı olmayan bir belge üzerinden yapılan detaylı ve teknik tespitlerin nasıl yapıldığının anlaşılamadığını, çıplak gözle dahi fotokopi belge üzerindeki imzanın müvekkil Şirket Yönetim Kurulu başkanının eli ürünü olmadığının anlaşıldığını, davacının istifa ettiğini ve bu nedenle tazminat talep edemeyeceğini, tanık beyanlarının duyuma dayalı olduğunu ve bu beyanlara itibar edilemeyeceğini, davacının hiçbir zaman Şirket müdürü olmadığını ileri sürerek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasını istemiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, 26.07.2012 tarihli iş sözleşmesine değer verilip verilemeyeceği ile Bölge Adliye Mahkemesince cezai şarttan yapılan takdiri indirim oranında toplanmaktadır.
2. İlgili Hukuk
1. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (6098 sayılı Kanun) 179, 182 ve 420 nci maddeleri.
2. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 90 ve 94 üncü maddeleri.
3. Değerlendirme
1. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davalı vekilinin aşağıdaki (9) numaralı paragrafın kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2. Davalı vekilinin temyiz dilekçesinde ileri sürdüğü, fotokopi belge üzerinde yapılan imza incelemesiyle söz konusu imzanın müvekkili Şirket Yönetim Kurulu başkanına ait olduğuna dair değerlendirmenin hukuka aykırı olduğu şeklindeki itirazına göre davalı tarafa 30.09.2015 tarihli celsede verilen ara karar uyarınca, dosya içerisinde bulunan 26.07.2012 tarihli iş sözleşmesine ilişkin beyanda bulunması için 2 haftalık kesin süre verildiği, İlk Derece Mahkemesince verilen ara kararda; tanınan süre içinde yapılması istenen işlerin ne olduğunun hiçbir şüpheye yer vermeyecek şekilde açıklandığı, kesin süreye uymamanın doğuracağı sonucun açık olarak anlatıldığı ve anlatılanların tutanağa geçirildiği ve bunlara uymamanın doğuracağı sonuca ilişkin olarak davalı tarafın uyarıldığının anlaşılmasına göre davalı tarafın 26.07.2012 tarihli belgeye dair itirazları yerinde değildir.
3. İş sözleşmesinde kararlaştırılan cezai şartın koşullarının oluşup oluşmadığı hususunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmaktadır. Cezai şart öğretide, mevcut borcun ifa edilmemesi veya eksik ifası hâlinde ödenmesi gereken mali değeri haiz ayrı bir edim olarak tanımlanmıştır.
4. Cezai şartın en yaygın kullanıldığı alanlardan biri iş hukukudur. 4857 sayılı İş Kanunu'nda (4857 sayılı Kanun) cezai şarta ilişkin bir hüküm yer almamaktadır. Bununla birlikte, 6098 sayılı Kanun genel kanun niteliğinde olduğundan, iş kanunlarında hüküm bulunmayan hâllerde niteliğine uygun düştüğü ölçüde 6098 sayılı Kanun hükümleri uygulanacağından, 6098 sayılı Kanun’un açıklanan düzenlemeleri kural olarak iş hukukunda da geçerlidir.
5. 6098 sayılı Kanun'un 420 nci maddesi “Hizmet sözleşmelerine sadece işçi aleyhine konulan ceza koşulu geçersizdir.” hükmünü getirmiştir. Bu itibarla hizmet sözleşmelerine işçi aleyhine konulan cezai şartlar geçersiz, işçi lehine konulan cezai şartlar ise geçerli kabul edilmelidir.
6. İş hukukunda kararlaştırılan cezai şartın genellikle iş sözleşmesinin belirli süreli boyunca haklı neden olmaksızın feshini önlemek, eğitim verilen işçinin asgari çalışma şartına uyulmaması hâlinde eğitim giderlerini geri talep edebilmek veya rekabet yasağı sözleşmesine uygun davranılmasını sağlamak amacıyla getirildiği görülmektedir. Tüm bu hâllerde taraflar sözleşmeden doğan bir yükümlülük yüklenmekte ve cezai şart ile söz konusu taahhütlerin etkinliği sağlanmaktadır.
7. Asgari süreli sözleşmelerde cezai şart konulamayacağı yönünde bir düzenleme bulunmamaktadır. Dolayısıyla bu tür iş sözleşmelerinde, cezai şart içeren hükümler, sadece işçi aleyhine öngörülmemiş ise geçerli kabul edilmelidir.
8. Son olarak belirtmek gerekir ki 6098 sayılı Kanun’un 182 nci maddesinde belirtildiği üzere, taraflar cezanın miktarını serbestçe belirleyebilirler. Ancak, hâkim aşırı gördüğü ceza koşulunu kendiliğinden indirir.
9. Somut olayda taraflar imzaladıkları iş sözleşmesinde asgari süreden önce iş sözleşmesinin feshedilmesi hâlinde ceza koşuluna yer vermişlerdir. Sözleşmedeki düzenleme işçi aleyhine olmadığı gibi asgari süreli sözleşmelerde cezai şart konulamayacağı yönünde bir düzenleme bulunmadığı da değerlendirildiğinde, Bölge Adliye Mahkemesince davacı lehine cezai şart alacağına hükmedilmesinde isabetsizlik bulunmamaktadır. Ne var ki davacı işçinin niteliği, yaptığı iş, ücreti ve 5 yıllık sürenin çalışılan ve çalışılmayan kısmı gözetildiğinde Mahkemece söz konusu alacaktan 6098 sayılı Kanun'un 182 nci maddesinin son fıkrası gereği yapılan 1/4 oranında indirimin yeterli olmadığı anlaşılmaktadır. Belirtilen sebeple, taraflar arasında imzalanan iş sözleşmesi uyarınca kararlaştırılan 50.000,00 avro tutarındaki cezai şarttan, daha makul oranda bir indirim yapılmak suretiyle cezai şart miktarının tespit edilmesi ve oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekmektedir. Bu husus gözetilmeden sonuca gidilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle,
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
Davalı yararına takdir edilen 3.815,00 TL duruşma vekâlet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine,
Dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine, kararın bir örneğinin İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine,
31.05.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.