10. Hukuk Dairesi 2013/1800 E. , 2013/3983 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
Rücuan tazminat istemli davanın yapılan yargılaması sonunda; ilâmda yazılı nedenlerle isteğin kısmen kabulüne ilişkin hükmün süresi içinde temyizen incelenmesi taraflar avukatlarınca istenilmesi ve davalı avukatınca da duruşma talep edilmesi üzerine, dosya incelenerek, işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 05.03.2013 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü duruşmalı temyiz eden adına Av. ... ile karşı taraf adına Av. ... geldiler. Duruşmaya başlanarak, hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek aynı gün Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
1-Dava; 10.11.2008 tarihinde, ... arızasının giderilmesi için gidilen apartmanın önündeki taş çiçekliğe takılıp arkasındaki 3 m yüksekten zemine düşerek sürekli iş göremez durumuna giren sigortalıya bağlanan gelirler ile yapılan masrafların rücuan tahsili istemine ilişkin olup, davanın yasal dayanağı 5510 sayılı Yasanın 23 ve 76. maddeleridir.
5510 sayılı Yasanın 23. maddesinde; “ Sigortalı çalıştırmaya başlandığının süresi içinde sigortalı işe giriş bildirgesi ile Kuruma bildirilmemesi halinde, bildirgenin sonradan verildiği veya sigortalı çalıştırıldığının Kurumca tespit edildiği tarihten önce meydana gelen iş kazası, meslek hastalığı, hastalık ve analık halleri sonucu ilgililerin gelir ve ödenekleri Kurumca ödenir.
Yukarıdaki fıkrada belirtilen hallerde, Kurumca yapılan ve ileride yapılması gerekli bulunan her türlü masrafların tutarı ile gelir bağlanırsa bu gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değeri tutarı, 21 inci maddenin birinci fıkrasında yazılı sorumluluk halleri aranmaksızın, işverene ayrıca ödettirilir.” hükmü öngörülmüş olup, maddenin açık hükmü karşısında; gerçek zarar tavan hesabı yapılması zorunluluğu bulunmamaktadır.
Anılan maddeye göre davalı işverenin sorumluluğu kusursuzluk ilkesine dayanmakta olup, zararlandırıcı sigorta olayında işverenin hiç kusuru olmasa bile, şayet sigortalının işe giriş bildirgesi yasal süre içerisinde Kuruma verilmemişse ve zararlandırıcı sigorta olayı bu yasal süreden sonra meydana gelmişse Kurumca yapılan sigorta yardımlarından 23. maddeye göre sorumlu tutulması, bu durumda tarafların
kusur oranı gözetilmeksizin belirlenen ilk peşin sermaye değerinden, Borçlar Kanunu’nun 43-44. maddeleri uyarınca sigortalının kusurunun %50"sinden az olmamak üzere hakkaniyet indirimi yapılarak kurum zararının belirlenmesi gerekecektir.
Davalının tazmin ile sorumlu olacağı kurum zararının belirlenmesi için 5510 sayılı Kanunun 21. maddesindeki belirtilen hususları irdeleyen, kusur incelemesi yapılması gerekli olup, davaya konu somut olayda; anılan madde uyarınca inceleme yapılmamış olan; iş güvenliği mevzuatına göre hangi önlemlerin alınması gerekeceğini, bu önlemlerin işverence alınıp alınmadığını ve alınmış önlemlere sigortalı işçinin uyup uymadığını ve dayanağı mevzuat hükümlerini ayrıntılarıyla göstermeyen, soyut ifadelerin kullanıldığı ve maddi olaya uygun olmadığı anlaşılan, işvereni %50, apartman yönetimini %30, kazalıyı %20 kusurlu bulan yetersiz bilirkişi raporuna dayalı olarak hüküm tesisi isabetli bulunmamıştır.
5510 sayılı Yasanın 21. maddesi kapsamında kusur durumu saptanırken, iş güvenliği mevzuatına göre hangi önlemlerin alınması gerektiğinin, bu önlemlerin işverence alınıp alınmadığının ve alınmış önlemlere sigortalı işçinin uyup uymadığının 4857 sayılı Kanunun 77. maddesi hükmü doğrultusunda raporda tartışılması gerekir.
Ayrıca kamu düzeni düşüncesi ile oluşturulan işçi sağlığı ve iş güvenliği mevzuat hükümleri; işyerleri ve eklerinde bulunması gereken sağlık şartlarını, kullanılacak alet, makineler ve hammaddeler yüzünden çıkabilecek hastalıklara engel olarak alınacak tedbirleri, aynı şekilde işyerinde işkazalarını önlemek üzere bulundurulması gerekli araçların ve alınacak güvenlik tedbirlerinin neler olduğunu belirtmektedir. Burada amaçlanan, yapılmakta olan iş nedeniyle işçinin vücut tamlığı ve yaşama hakkının önündeki tüm engellerin giderilmesidir.
Uygulamada önemli olan, işverenin iş kazasına neden olmuş hareketinin, işçilerin sağlığını koruma ve iş güvenliği ile ilgili mevzuat hükümlerine aykırı bulunup bulunmadığının tespiti işidir.
Bu konuda yapılacak ilk yargı işlemi, mevcut hükümlere göre alınacak tedbirlerin neler olduğunun tespiti işidir. Mevzuat hükümlerince öngörülmemiş, fakat alınması gerekli başkaca bir tedbir varsa, bunların dahi tespiti zorunluluğu açıktır. Bunların işverence tam olarak alınıp alınmadığı (=işverenin koruma tedbiri alma ödevi), alınmamışsa zararın bundan doğup doğmadığı, duruma işçinin tedbirlere uymamasının etkili bulunup bulunmadığı (=işçinin tedbirlere uyma yükümlülüğü) ve bu doğrultuda tarafların kusur oranı saptanacaktır.
Sorumluluğun saptanmasında kural, sorumluluğu gerektiren ve yasada belirlenmiş bulunan durumun kendi özelliğini göz önünde bulundurmak ve araştırmayı bu özelliğe göre yürütmektir.
Yukarıdaki bilgiler ışığı altında; dava konusu iş kazasında; iş kazasının gerçekleştiği iş kolu ile, işçi sağlığı ve işgüvenliği alanında uzman kişilerden seçilecek bilirkişi kurulundan, yukarıda sıralanan maddi ve hukuki olgular ışığında yeniden yapılacak incelemeyle; mevzuat uyarınca hangi önlemlerin alınması gerektiği, bu önlemlerin işverence alınıp alınmadığı ve alınmış önlemlere sigortalının uyup uymadığı, yönlerinin yargısal denetime elverir biçimde irdelenip, çelişkiden uzak rapor alınması gereği üzerinde durulmaksızın, kusur aidiyeti konusunda eksik ve yetersiz incelemeye dayalı kusur raporu esas alınmak suretiyle sonuca varılması isabetsiz bulunmuştur.
2-Teselsüle dayanan davalarda; Kurum, sigortalı ya da hak sahiplerine yaptığı sosyal sigorta yardımlarının tümünün tazminini bütün sorumlulardan birlikte veya sorumluların her birinden ayrı ayrı yada sadece birinden istemek hakkına sahiptir. Davacı Kurum davayı Borçlar Kanununun 50 ve 51.maddelerinde yer alan teselsül hükümlerine dayalı olarak ıslah etmiş, şimdilik %80 kurum zararını talep etmiştir.
Hükme esas alınan kusur raporunda; zararlandırıcı sigorta olayında sigortalı %20, işveren şirket %50, dava dışı apartman yönetimi %30 oranında kusurlu bulunmuştur. Dava konusu somut olayda; 23. madde koşullarının oluştuğunun anlaşılmasına karşısında; işveren şirketin 23. maddeye göre; tarafların kusur oranı gözetilmeksizin belirlenen ilk peşin sermaye değerinden, Borçlar Kanunu’nun 43-44. maddeleri uyarınca sigortalının kusurunun %50"sinden az olmamak üzere hakkaniyet indirimi yapılarak kurum zararının %90’ından sorumlu olduğu gözetilmeksizin, %60 kurum zararının hüküm altına alınmak suretiyle eksiz rücu alacağına karar verilmiş olması isabetsiz bulunmuştur.
3-Rücu davalarında faize gelirler yönünden onay, masraflar yönünden ayrı ayrı sarf ve ödeme tarihlerinden hükmedilmesi gerekmekte olup, davaya konu tedavi masraflarının ödeme tarihi araştırılmaksızın, 03.06.2011 tarihinden itibaren faize hükmedilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, tarafların avukatlarının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, davacı avukatı yararına takdir edilen 990,00 TL duruşma avukatlık parasının karşı tarafa yükletilmesine, davalı avukatı yararına takdir edilen 990,00 TL duruşma avukatlık parasının karşı tarafa yükletilmesine, temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, 05.03.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.