Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2014/1752
Karar No: 2016/478
Karar Tarihi: 06.04.2016

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2014/1752 Esas 2016/478 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2014/1752 E.  ,  2016/478 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi

    Taraflar arasındaki “ihalenin feshi” isteminden dolayı yapılan yargılama sonunda; Mersin 3. İcra (Hukuk) Mahkemesince şikayetin reddine dair verilen 05.02.2014 gün ve 2013/491 E., 2014/52 K. sayılı kararın incelenmesi şikayetçi vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 08.04.2014 gün ve 2014/7721E.-2014/10184 K. sayılı kararı ile;
    “…Sair temyiz itirazları yerinde değil ise de;
    Şikayetçi borçlu, tebligatların usulsüz, ilanın yayınlandığı gazetenin tirajının düşük olup tutanakların da imzasız olduğundan bahisle ihalenin feshini talep etmiş, mahkemece istemin reddine karar vermiştir.
    İİK.nun 127. maddesi gereğince taşınmaz satışlarında, satış ilanının bir örneği borçluya tebliğ edilmelidir. Borçluya satış ilanının tebliğ edilmemiş olması veya usulsüz tebliğ edilmesi başlı başına ihalenin feshi sebebidir.
    7201 Sayılı Tebligat Kanununun bilinen adrese tebligatı düzenleyen 10. maddesinin 1. fıkrasına göre tebligat, muhataba bilinen en son adresinde yapılır.
    7201 Sayılı Tebligat Kanunu’nun “Tebliğ imkansızlığı ve tebellüğden imtina” başlıklı 21/1. maddesinde; “Kendisine tebligat yapılacak kimse veya yukarıdaki maddeler mucibince tebligat yapılabilecek kimselerden hiçbiri gösterilen adreste bulunmaz veya tebellüğden imtina ederse, tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir ve memurlarına imza mukabilinde teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırmakla beraber, adreste bulunmama halinde tebliğ olunacak şahsa keyfiyetin haber verilmesini de mümkün oldukça en yakın komşularından birine, varsa yönetici veya kapıcıya da bildirir. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır. ” hükmü yer almaktadır. Madde metni, iki hali birlikte düzenlemiştir. Bunlardan ilki “adreste bulunmama”, diğeri ise “tebellüğden imtina”dır. Muhatabın adreste bulunmaması halinde tebliğ memurunun ne şekilde davranması gerektiğini düzenleyen Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmelik"in 30. maddesinin birinci fıkrasında; “Adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresine meşruhat verilerek çıkarılan tebligatlar hariç olmak üzere, muhatap veya muhatap adına tebliğ yapılabilecek olanlardan hiçbiri gösterilen adreste sürekli olarak bulunmazsa, tebliğ memurunun, adreste bulunmama sebebini bilmesi muhtemel komşu, yönetici, kapıcı, muhtar, ihtiyar heyeti veya meclisi üyeleri, kolluk amir ve memurlarından araştırarak beyanlarını tebliğ mazbatasına yazıp imzalatması, imzadan çekinmeleri halinde bu durumu yazarak imzalaması gerekir..” hükmüne yer verildiği, Tebligat Kanunu"nun ""Tebligat Mazbatası"" başlıklı 23.maddesinin 7.bendinin; ""21. maddedeki durumun tahaddüsü halinde bu hususlara mütaallik muamelenin yapıldığını, adreste bulunmama ve imtina için gösterilen sebebin tebligat mazbatasına yazılmasını" emrettiği, ""Tebliğ mazbatasında bulunması gereken bilgiler ve tanzimi"" başlıklı Tebligat Yönetmeliğinin 35. maddesinin (f) bendinde ise ""30 uncu ve 31 inci maddelerdeki durumların gerçekleşmesi halinde bu hususlarla ilgili hangi işlemlerin yapıldığını, adreste bulunmama ve kaçınma için gösterilen sebebin tebligat mazbatasına yazılacağının" hüküm altına alındığı görülmüştür.
    Burada Yönetmeliğin 30. maddesi, tebliğ memuruna ilgilinin neden adreste bulunmadığını “tahkik etme” görevini yüklemiştir. Buna göre tebliğ memuru tahkik etmekle kalmayıp, tevsike yönelik olarak yaptığı tahkikatın sonucunu Tebligat Kanunu"nun 23/7. ve Tebligat Yönetmeliğinin 35/f bendi gereğince tebliğ evrakına yazacak ve maddede açıkça belirtildiği üzere ilgilisine imzalatacaktır. Ancak bu şekilde, yapılan işlemin, usulüne uygun olup olmadığı, hakim tarafından denetlenebilir.
    Muhatabın, tebliğ adresinde ikamet etmekle birlikte, kısa ya da uzun süreli ve geçici olarak adreste bulunmadığının, tevziat saatlerinden sonra geleceğinin beyan ve bunun tevsik edilmesi halinde ancak, maddede sayılanlardan, örneğin muhtara imza karşılığı tebliğ edilip, 2 numaralı fişin kapıya yapıştırılması ve komşunun durumdan haberdar edilmesi işlemlerine geçilebilecektir. Tahkikatta muhatabın adresten kesin olarak ayrıldığının ya da öldüğünün veya tebligatın, tebliğ evrakında belirtilen tarihten önce yapılamayacağının anlaşılması halinde Tebligat Yönetmeliğinin 30. maddesinin 2., 3., 4. ve 5. fıkraları gereğince işlem yapılacaktır. Bu itibarla; Tebligat Yönetmeliğinin 30. maddesinde öngörülen şekilde ve maddede belirtilen kişilere sorularak imzaları da alınmak suretiyle, imzadan çekinmeleri halinde, bu husus da belirtilerek, Tebligat Yönetmeliğinin 35.maddesi gereğince muhatabın adreste geçici olarak bulunmama sebebi ve tevziat saatlerinden sonra geleceği “tevsik edilmeden”, Tebligat Kanunu’nun 21/1. maddesine göre yapılan tebligat işlemi geçersizdir. Zira bu belgeleme işlemi, devamı işlemleri belirlemesi yanında muamelenin doğru olup olmadığına karar verilmesi yönünden yardımcı olacak ve tebliği isteyen makam ve hakimin denetimini sağlayacaktır. Tebligat Kanununun 21/1. maddesine göre yapılan tebligatlarda tebliğ tarihi, maddenin son cümlesinde açıkça belirtildiği üzere, iki numaralı fişin, yani ihbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarihtir. Tebliğ tarihinin bu şekilde belirlenmesi ve geçerli sayılabilmesi, tebliğ memurunun yukarıda açıklanan araştırmayı mutlaka yapmasına ve belgelemesine bağlıdır.
    Somut olayda takip dosyasında borçlu ..."a gönderilen satış ilanı tebligatında muhatabın neden adreste bulunmadığı araştırılmadığı gibi beyanı alınan Ümik Ak"ın borçlunun komşusu, yönetici, kapıcı gibi kimselerden olup olmadığı de belirtilmemiştir. Bu nedenle anılan tebliğ işlemi, 7201 Sayılı Tebligat Kanununun 21/1 ve 23/7. maddeleri ile Tebligat Yönetmeliğinin 30 ve 35. maddeleri hükümlerine uygun yapılmadığından usulsüzdür. Ancak Tebligat Kanunu"nun 32.maddesine göre tebliğ usulüne aykırı yapılmış olsa bile, muhatap tebliğe muttali olmuş ise geçerli sayılıp, muhatabın beyan ettiği tarihin tebliğ tarihi olarak kabul edileceği belirtilmiştir. Duruşmada dinlenen tanıkların beyanlarına göre de şikayetçinin de ihale sırasında hazır olduğu görülmüştür. Borçlunun, satışa hazırlanabilmesi, kendince gerekli duyuruları yapabilmesi ve daha fazla müşteri bulabilmesi için satıştan makul bir süre önce tebliğ edilmelidir. Bu durumda mahkemece, borçlunun usulsüz tebligatı ne zaman öğrendiği araştırılarak, ihaleden makul bir süre önce mi sonra mı öğrendiği tespit edilerek sonucuna göre bir karar vermesi gerekirken eksik inceleme ile hüküm tesisi isabetsizdir.
    Öte yandan İİK.nun 106-144.maddelerinde paraya çevirme ile ilgili hükümler yer almış, aynı Kanunun 129/2.maddesine göre, artırma bedelinin taşınmaz için tahmin edilmiş olan kıymetin 1. ihale gününde satış yapılması halinde en az %50"sini bulması ve bundan başka paraya çevirme ve paylaştırma masraflarını karşılaması zorunlu kılınmıştır. Bu durumda satış bedelinin, tüm icra masraflarını değil, paraya çevirme ve paylaştırma giderlerini geçmesi gerektiğinin hüküm altına alındığı görülmekte, satış talebinden ihale tarihine kadarki paraya çevirme ve paylaştırma giderlerinin hesaplamada dikkate alınması gerekmektedir. Satışı istenen taşınmazın kıymetinin takdiri hakkındaki İ.İ.K.’nun 128. maddesi paraya çevirme başlığını taşıyan III. bölümde bulunmaktadır. Bu nedenle taşınmazın kıymetinin belirlenmesi için yapılan keşif ve bilirkişi masraflarının da tıpkı ilan giderleri gibi paraya çevirme masrafı olarak kabulü gerekir.
    Somut olayda, şikayete konu her iki taşınmaz toplamda %50 oranın 3.129,50 TL fazlasına satılmış olup gazete ilanının 2.663,00 TL olduğu görülmüştür. Ancak takip dosyasında kıymet takdiri masrafının ne kadar olduğu belli olmayıp, bu giderlere tebligat giderlerinin de eklenmesi gerekmiştir. Mahkemece anılan husus resen gözetilecek olup bu yönden de gerekli araştırma yapılmadan sonuca gidilmesi doğru görülmemiştir...”
    gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.


    HUKUK GENEL KURULU KARARI

    Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
    İstem ihalenin feshine ilişkindir.
    Şikâyetçi vekili müvekkiline ait iki taşınmazın cebri icra ihalesi ile satıldığını ancak müvekkiline yapılan tebligatın usulüne uygun bulunmadığını, satış ilanının tirajı çok düşük bir gazetede yayınlanması nedeniyle yeterli katılımın sağlanamadığını, icra tutanaklarında imzaların eksik olduğunu ve üç kere bağırılmaması nedeniyle ihalenin usule aykırı biçimde yapıldığını ileri sürerek ihalenin feshine karar verilmesini istemiştir.
    Şikâyet olunan vekili ihalede ve ilanda usulsüzlük bulunmadığını, üstelik şikâyetçi borçlunun satıştan haberdar olarak ihale mahalline geldiğini bildirerek istemin reddini savunmuştur.
    İcra mahkemesince tebligat usulsüzlüğüne ilişkin iddianın dayanaklarının gösterilmediği, şikâyetçinin usulsüz tebligat nedeniyle hangi hukuki hakkını kullanamadığına dair bir beyanının olmadığı, yapılan incelemelerde de tebligatlarda usul ve yasaya aykırı bir husus görülmediği; ilanda, tutanaklarda ve ihale aşamasında yasaya aykırı bir yön bulunmadığı ve muhammen bedel, satış masrafları ve ihale bedeli arasında yasanın aradığı oranın mevcut olduğu gerekçesiyle şikâyetin reddine karar verilmiştir.
    Şikâyetçi vekilinin temyiz itirazı üzerine yerel icra mahkemesinin kararı Özel Dairece yukarıda gösterilen nedenlerle bozulmuştur.
    İcra Mahkemesince şikâyetçinin usulsüz tebligata muttali olduğu, zarar gördüğüne ilişkin bir iddia ve delil ileri sürmediği; dinlenen tanık beyanları ile dosya içeriğine göre şikâyetçinin satışı yaptırmamak için ihale mahalline gelerek arttırma sırasında sorun çıkarttığı ve bu haliyle daha fazla müşteri bulması yönündeki bozma gerekçesinin somut olaya uymadığı; bozmada belirtildiğinin aksine kıymet takdiri ve tebligat giderlerinin dosya içeriğinden anlaşılabildiği gerekçesiyle önceki kararda direnilmiştir.
    Direnme kararını şikâyetçi yan temyize getirmektedir.
    Yerel icra mahkemesi ile Özel Daire arasındaki uyuşmazlık şikâyetçi-borçlunun, öğrendiği (muttali olduğu) sabit bulunan usulsüz ihale ilanı çerçevesinde satış hazırlığı için kendisine yeterli süre kalıp kalmadığı hususunun araştırılmasının, somut olayın gelişimine göre gerekli olup olmadığı ve ihale tutarının İcra ve İflas Kanunu"nun 129 uncu maddesindeki sınıra ulaşıp ulaşmadığının ihalenin feshi yargılamasında belirlenmemesinin bozmayı gerektirip gerektirmediği noktasında toplanmaktadır.
    Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında öncelikle şikâyet olunan vekilinin e-imzalı bir dilekçe ile icra müdürlüğüne ve sonrasında Hukuk Genel Kuruluna gönderdiği bir başka dilekçe ile alacağı tahsil ettiğini bildirmesi ve şikâyetin konusuz kaldığına ve buna ilişkin yargılama giderine karar verilmesi talebi karşısında Hukuk Genel Kurulunca bu aşamada bir karar verilmesinin gerekip gerekmediği tartışılmıştır.
    İhalenin feshi istemi borçluya ait olan veya ait sayılan mahcuz mal veya hakkın devletin cebri icra organı tarafından satılması işleminin, yasada sınırlı biçimde sayılan nedenlerle iptalinin sağlanmasına yöneliktir. Bu haliyle arttırmanın tamamlanıp ihalenin yapılmasıyla mülkiyet el değiştirmekte ve satış bedeli (gerekli kesintiler de yapıldıktan sonra) alacaklıya ödenerek takibin amacına ulaşması sağlanmaktadır. Ne var ki ihale, alacaklı ile borçlu arasındaki temel borç ilişkisine yabancı olup asıl borcun sona ermesi, önceden yapılmış ihalenin sıhhatine etki etmemektedir. Bu haliyle takip konusu borç tamamen ödense ve icra dosyası infazen kapansa bile derdest olan ihalenin feshine ilişkin şikâyetin incelenip sonuçlandırılması gerekir. Şikâyet olunan alacaklının şikâyeti kabul ettiğine, diğer deyişle ihalenin feshine karar verilmesini istediğine dair bir beyanı da bulunmamaktadır. Açıklanan bu durum karşısında alacağın tahsil edildiğine ilişkin alacaklı beyanının, ihalenin feshini konu alan şikâyeti konusuz bırakması mümkün değildir. O halde şikâyet olunan alacaklının şikâyetin konusuz kaldığına ve yargılama giderlerine hükmedilmesine ilişkin talebinin önsorun oluşturmadığı kabul edilmiştir.

    Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında bir kısım üyelerce dosyanın infazen kapandığı hususunun yeni bir hukuki durumun varlığı anlamına geldiği ve bunun Hukuk Genel Kurulunca değil, Özel Dairece incelenmesi gerektiği yönünde görüş ileri sürülmüşse de bu görüş yukarıda açıklanan nedenle çoğunluk tarafından benimsenmemiştir.
    Direnme kararına yönelik temyiz itirazlarına gelince;
    Satış ilanının borçluya tebliğ edilmesindeki amaçlardan biri, borçlunun da satışa ilişkin hazırlıklar yapabilmesi ve imkân bulduğu ölçüde satışa katılımı arttırarak daha rekabetçi bir ortam yaratılmasına, dolayısıyla ihalenin daha yüksek bir bedelle yapılmasına ve daha çok borçtan kurtulmasına fırsat yaratılmasıdır. Dosya içindeki bilgi ve belgelerden borçlunun satış tarihinden haberdar olduğu anlaşılmakta ise de yukarıda açıklanan gayeye ulaşılabilmesi bakımından bu bilgilenmenin, sözü edilen hazırlıkları yapmaya yetecek bir süre önce gerçekleşmesi şarttır.
    Diğer taraftan ihale tutarının belirlenmesine ilişkin İcra ve İflas Kanunu"nun 129 uncu maddesinde aranan şartın sağlanmadığı da dosya içerisinden anlaşılmaktadır.
    Bütün bu açıklamalar çerçevesinde tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
    Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
    SONUÇ: Şikâyetçi vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 06.04.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi